İzmirli Mali Müşavirler: Meslektaşlarımızın Zarar Görmesine İzin Veremeyiz…
İzmirli Mali Müşavirler bı̇r süredı̇r sosyal medyada yer alan ve kaynağı belı̇rtı̇lmeyen kanun teklı̇flerı̇ne ı̇lı̇şkin kamuoyuna yönelik bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Türkiye Cumhuriyetçi Mali Müşavirler Grubu, Çağdaş Demokrat Mali Müşavirler Grubu, Öncü Mali Müşavirler Grubu ve İzmir Pozitif Mali Müşavirler Grubu’nun imzasını taşıyan ortak açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bildiğiniz üzere bir süredir kaynağı belirtilmeyen bir kanun teklifleri sosyal medyada dolaşmaktadır. Bu teklifte; mali müşavirin hizmet verdiği mükelleflerinin yüzde10’u hakkında rapor bulunması halinde bir sene süre ile meslekten geçici men cezası alacakları, tam tasdik raporlarının kapsamının genişletileceği ve tam tasdik kapsamında olan firmaların beyannamelerinin mali müşavirler tarafından imzalanma zorunluluğunun kaldırılacağı gibi bilgiler yer almaktadır.
Elbette sahte belge düzenleme fiiline bizzat karışan veya bilerek doğrudan sahte belge düzenleyen mükelleflerin beyannamelerine aracılık eden mali müşavirlerin mesleğimize zarar vermesine en çok biz karşı çıkarız. Ancak suçluları cezalandırmayı hedeflerken, mesleğinin gereklerini yerine getiren meslektaşlarımızın da zarar görmesine izin veremeyiz”
SAHTE BELGEYİ ARAŞTIRMA İMKANI VE YETKİMİZ YOK
Gerek mevcut mevzuatta gerekse de sistemsel olarak meslek mensubunun sahte belge hakkında herhangi bir araştırma imkanı ve yetkisi olmadığına dikkat çekilen açıklamada, çağdaş maddi hukukun en önemli ilkelerinden biri olan “suç ve cezanın şahsiliği” ilkesine de aykırı olan bu madde kapsamında; bilgisi ve sorgulama imkânı olmayan kişinin sahte belgeden sorumlu tutulmasının sadece anayasaya değil, akıla ve mantığa da tamamen aykırı olduğu vurgulandı.
Ayrıca Danıştay’ın konuya ilişkin kararlarında; “Mali müşavirin sorumluluğu, imzaladığı beyannamelerde yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını oluşturan belgelere uygun olmamasından doğmakta olup, şirketin veya işyerinin düzenlediği faturalardan komisyon geliri elde ettiği varsayımına dayanılarak, 213 sayılı VUK’ nun 227.maddesi uyarınca muhasebecinin sorumluluğuna gidilemeyeceği” hükmüne varıldığı da hatırlatıldı.
BİR SORUMLULUĞUMUZ BULUNMUYOR
Yine anılan teklifte, “Haklarında 359. madde kapsamında sahte de muhteviyat itibariyle yanıltıcı belge düzenleme yönünden rapor bulunan mükellefler” ifadesi yer almaktadır. Meslek mensubunun örneğin 10 mükellefi olması halinde tüm kariyerini; dosyaları inceleyen teftiş elemanının düzenleyeceği tek bir raporda yer alacak kanaatine bırakmak kabul edilemez.
Kaldı ki, 05.2016 / 09.2020 döneminde İzmir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Disiplin Kurulu tarafından gerekçeli kararı yazılmış 628 dosyanın yüzde 63’ünü teşkil eden 394 adet dosya Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından düzenlenmiş sorumluluk raporları kaynaklıdır. Bu dosyaların yüzde 52’sine meslektaşın sorumluluğuna dair kanıt olmadığı tespit edilerek takipsizlik kararı verilmiştir. Hatta anılan dosyalara ait 23 adet vergi tekniği raporunda da teftiş elemanı tarafından yazılan “Meslek mensubunun fiile iştirak ettiğine dair somut bilgi ve belgeye rastlanmadığı” ifadesi olmasına rağmen sorumluluk raporu düzenlendiği görülmüştür.
BİZİM DE FİKRİMİZ ALINMALI
Bir başka maddede yer aldığı görülen; tam tasdik zorunluluğunun genişletilmesi elbette doğru bir düzenleme olacaktır. Ancak tam tasdik kapsamında yer alan firmaların beyannamelerinin mali müşavirler tarafından imzalanma zorunluluğunun kaldırılması anlaşılır gibi değildir.
Bir genel cerrah; “kalp cerrahına, beyin cerrahına, hemşireye, teknisyene, anesteziste ihtiyacım yok. Ben hastanın tahlillerini yapar, teşhisini koyar, damar yolu açar, ameliyat eder, tüm tedavisini de yaparım” diyebilir mi?
Yasada belirlenen işleri hakkıyla yapan bir yeminli mali müşavir de uzmanlığı kapsamında olmayan başka alanlara kaymak istemeyecektir. Kaldı ki evrakları işleyen, arşivleyen, beyannameyi düzenleyerek imzalayan ardından da bu verilerle tam tasdik kapsamında rapor hazırlayan merciin aynı olması anlaşılır bir sistem değildir.
Vergi sisteminin aktörlerini bu şekilde karşı karşıya getirmek düzeni kökten baltalamaktır. Mali müşavirlerin yetkinliğini ve tecrübelerini hiçe sayarak bizleri ara elemana çevirmeye çalışmak vergileme sisteminin özüne de aykırıdır. Önerilen bu düzen yeminli mali müşavire hem muhasebe sistemi kurma hem bu sistemi işletme sonra da kendi işlettiği sistemi denetleme yolunu açmaktadır. İş yapan ve denetleyen mekanizmanın birleştirilmesinin çok tehlikeli sonuçlara yol açacağı dünya çapında tecrübelerle sabittir. Bizler İzmirli Mali Müşavirler olarak bu tekliflerin gerçekte var olmadığına inanmak istiyoruz. Planlanan düzenlemelerin ardından sisteme zarar verecek sonuçlarla karşılaşmamak için işin uygulamasında yer alan bizlerin de fikirlerinin alınması gerektiği ortadadır.