Gündem İş Dünyası Siyaset Son Dakika

Gelecek-Saadet Grubu, Grup Başkanı Selçuk Özdağ: “Türkiye Büyük Millet Meclisi İçerisinde İş Sonu Tazminatı Gibi Temel Bir Haktan Mahrum Bırakılan Çalışanların Olması Esasen Bir Ayıp Olarak Yeter”

TBMM Basın Toplantı Salonunda, TBMM’de çalışan danışmanlar ve diğer personellerin hakları üzerine açıklamalarda bulunan Grup Başkanı Selçuk Özdağ konuşmasının başında, Kurban Bayramı dolayısıyla tebriklerini iletmesinin ardından Hac vazifesini yaparken mağduriyet yaşayan vatandaşların sorunlarına değinerek konuşmasına başladı ve devamında Gebze’de mezuniyet töreninde yaşanan kıyafet konusuna değinen Özdağ, “evrensel ahlak kurallarına aykırı olmamak kaydıyla, isteyen istediği kıyafeti giyer” dedi.

Konuşmasının devamında Grup Başkanı Özdağ, “Maalesef her şeyin hunharca tahrip edildiği ve yıkıldığı bir iktidar sürecinin içerisinden geçiyoruz. Türkiye tarihinde bu dönem, en acı durumlardan birisi olarak hem özel sektörde hem de kamu sektöründe milyonlarca insanın iş güvencesizliğine hapsedildiği bir dönem olarak anılacak. Sürekli Batı medeniyetinin ve vahşi kapitalizmin dünyamızda yaratmış olduğu yıkımdan söz eden bir kesimin bugün iktidardayken adeta küresel sermayenin Türkiye distribütörü gibi çalışıyor olması tüm toplumumuz için elbette bir hayal kırıklığıdır.” Dedi.

“Bir Avuç Yandaş İhya Edilmektedir”

“Emeklilerin 10 bin TL gibi bir ücrete mahkûm edilmesi, ev kiralarının büyükşehirlerde 20 bin TL’yi bulduğu bir dönemde asgari ücretin kiralardan daha düşük bir seviyede tutulması, memurların ve işçilerin birer sefalet ücretine mahkûm edilmeleri söz konusudur. İşçinin, çalışanın alın terinden elde edilen servetle sadece dünyada değil, ne yazık ki ülkemizde de bir avuç yandaş ihya edilmektedir. Beşli çete denildiğinde rahatsız olmaktalar ama hastane, yol, köprü gibi devlet yatırımı olması gereken temel hizmetleri bir takım hazine avcılarına adeta peşkeş çektikleri gerçeğiyle de yüzleşmekten kaçınmaktalar.”

“Çalışanların Hiçbir İş Güvencesi Yok”

“Çalışanların ücretlerindeki düşüklük yanı sıra diğer taraftan mülakat dolaplarıyla kamu hizmetinden dışlanan genç eğitimcilerin ücretli öğretmenlik denilen garabete hapsedilmesi; memurların, sosyal çalışmacıların, uzman çavuşların, astsubayların, hemşirelerin ve sağlık çalışanlarının hiçbir iş güvencesi olmaksızın, her an kapı önüne konulma tehdidi ile çalışma hayatlarını sürdürmeleri söz konusudur. Hepimiz biliyoruz ki iş güvencesizliği, çalışanların düşük ücrete, kötü şartlara tahammül edebilmeleri için geliştirilmiş ahlâk dışı bir tedbirdir. İşsiz sayısının her geçen gün arttığı bir toplumda, kamu ya da özel sektör fark etmeksizin çalışanlar, işverenin keyfi tasarruflarına mahkûm edilmektedir. Bu durumun en talihsiz örneklerinden birisi de ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kamu hizmeti yürüten ve yasama çalışmalarına destek olmaları maksadıyla görevlendirilmiş milletvekili danışmanlarının durumudur. Danışmanlar, en temel bir insan hakkı olması bakımından Türkiye’nin de üye olduğu için sözleşmesinde taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü’nün temel uygulamalarından birisi olan iş sonu tazminatı hakkına dahi sahip değiller. Bunun anlamı bir milletvekili danışmanın Meclis çatısı altında kaç yıl hizmet verirse versin işten çıkarıldığı zaman tek kuruş dahi tazminat hakkının olmamasıdır.”

“Bir Yılı Doldurmalarına İzin Verilmeden İş Çıkışı Yapılıyor”

“Malumunuz olduğu üzere şu anda Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre herhangi bir iş yerinde herhangi bir kadroda çalışan bir işçi, memur ya da çalışan 12 aylık süreyi tamamladığı taktirde işten çıkarılması durumunda bir tazminat hakkına sahiptir.

Ne var ki yasama organının bağımsızlığı gerekçe gösterilerek tasarruf tedbirlerinden dahi muaf tutulabilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görevli olan ve birçoğu doktora ve yüksek lisans mezunu kalifiye personelden oluşan milletvekili danışmanları bu haktan mahrum bırakılmaktadırlar. Meclisimiz alelade bir esnaf kurnazlığına yakışacak şekilde bu kişileri bir yılı doldurmalarına bir gün kala işten çıkarıp ertesi gün tekrar iş girişlerini yapmaktadır.”

Konuşmasının sonlarında Özdağ, “bizler milletvekilleri olarak, milletimizin dertleriyle hemhal olarak, aziz milletimizin layık olduğu medeniyet seviyesine, refaha ve huzura kavuşması için canla başla çalışırken hemen gözlerimizin önünde cereyan eden bu skandala da bir çare bulunması, bir çözüm üretilmesi kaygısını da taşıyoruz. Meclis Başkanımız kendi personelinin yaşadığı bu sorunlarla yüzleşip somut adımlar atma ihtiyacı hissetseydi.

Devletimiz, sosyal bir hukuk devleti olarak işçinin, çiftçinin, köylünün, memurun, çalışanın daima insanî koşullarda, medeni bir memlekete yakışır şekilde yaşamlarını sürdürebilmenin teminatını anayasa ile vermiştir. Bunun gereğini yapmak ve türlü taktiklerle toplumu sindirerek yeni anayasa dayatmaları yerine mevcut anayasamızın layıkıyla uygulanmasını temin etmek de hükümetin görevidir. Yaptıkları yanı sıra yapmaları gerekmekteyken yapmadıkları her şeyden de sorumlu olan iktidarı, bu nedenle, görevlerini yerine getirmeye, belirli bir kesimin göz göre göre ezilmesine artık dur demeye davet ediyorum.” Diyerek konuşmasını sonlandırdı.