“Yargı bağımsızdır.”
“Türkiye köklü bir hukuk devletidir.”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bu ifadeleri her fırsatta tekrarlıyor. Ama artık bu sözler sadece birer retorikten ibaret. Gerçeklikten uzak, halkın vicdanında hiçbir karşılığı kalmamış süslü cümleler…
Oysa sahada yaşananlara baktığınızda bambaşka bir tablo var. Hukukun temel taşları bir bir sökülüyor. Savunma hakkı sistematik olarak yok sayılıyor. İstanbul Başsavcılığı, herhangi bir izin sürecine dahi ihtiyaç duymadan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun avukatını tutukladı. Gerekçe belirsiz, usul yok sayılmış. Bu, doğrudan savunma hakkına saldırıdır. Ve bu ülkede artık kimse “hukuk devleti” masalına inanmıyor.
Dosyalar sahte delillerle dolup taşıyor. Gizli tanıklar, fotoğrafsız kamera kayıtları, bağlamından koparılmış konuşmalar… Hepsi, birer “temel delil” olarak dosyalara giriyor. Hukuk bir bilim olmaktan çıktı; siyasi mühendislik aracı haline geldi.
İktidarın yön verdiği yargı düzeninde, kim serbest kalır, kim tutuklanır artık bir hukuk meselesi değil. Siyasi pazarlıkların sonucu. “Suç örgütü lideri” ilan edilen isimler, etkin pişmanlık adı altında özgürlüğüne kavuşuyor. Hukukun yerini anlaşmalar, talimatlar ve imtiyazlar alıyor.
Son örneklerden biri de AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in yeğeninin, canlı yayında “torpille savcı yapılması.” Liyakatin, adaletin, hakkaniyetin yerini alan bu düzen, artık bir skandallar dizisi olmaktan öte, yeni bir rejimin alameti haline geldi.
Bunlara ek olarak, ses kayıtları, videolar, sosyal medya içerikleri tek tek yasaklanıyor. Görüntüler ‘yasak’lanıyor, ifade ‘susturuluyor’, savunma hakkı fiilen tasfiye ediliyor. İnsanların temel hakları, mahkeme salonlarında değil, karanlık odalarda yok ediliyor.
Peki Sayın Bakan, hâlâ “köklü hukuk devleti” mi diyorsunuz?
Kusura bakmayın ama bu halk artık ikna olmuyor. Çünkü adalet yok. Çünkü mahkemeler, bağımsız karar mercileri olmaktan çıkıp siyasi direktif merkezlerine dönüştü. Çünkü “hukuk devleti” söylemi içi boş bir propaganda kalıbına dönüştü.
Bu ülkenin adalet tarihi, artık “köklü hukuk devleti” havadisiyle değil, “yargı çöküşü” gerçeğiyle yazılıyor. Ve ne yazık ki bugün, bu topraklarda “hukuk katledilmiştir.”
Artık kimse görmezden gelemez:
Bu düzene “hukuk devleti” değil, olsa olsa bir zulüm devleti denir.
Tugay Şahin
NOT: Retorik ya da eski ismiyle Belagat, etkileyici ve ikna edici konuşma sanatıdır. Sözcük güncel kullanımda “etkileyici ve ikna edici olmakla beraber içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan” anlamında da kullanılır.